A Nightmare on Elm Street (1984)
Yönetmenliğini ve senaristliğini Wes Craven'in yaptığı yapım ülkesi ABD olan 1984 yılı yapımı slasher türündeki 91 Dakikalık bir korku filmidir. Oyuncu kadrosunda Heather Langenkamp, John Saxon, Ronee Blakley, Amanda Wyss, Johnny Depp, Jsu Garcia, Robert Englund bulunmaktadır. Filmin konusu şöyledir ; Nancy, kabuslar görmektedir. Kabuslarla dolu uykularında, bir şey onu öldürmek ister. Canavarca bir şey.. Durdurulamayan.. Ancak, Nancy’i bekleyen daha korkunç şeyler vardır. Çok, çok daha korkunç. Nancy, okul arkadaşlarının da aynı şeytani rüyayı gördüklerini ve parçalanarak öldürüldüklerini öğrenir. Aynı rüyayı gören arkadaşları uykularında, rüyalarındaki vahşi canavar tarafından parçalanmaktadır. Araştırmayı yapan polis, Nancy’nin kanı donduran açıklamasını göz ardı edince, Nancy, bu korkunç katille olan olağan dışı savaşını sürdürmek için kabuslar cehennemine geçme hazırlıkları yapar. Kabuslar cehenneminde, Nancy karanlık, yıllara uzanan bir sır olan “Elm Sokağında Kabus” gerçeğiyle yüzleşir..Yazar ve yönetmen Wes Craven, en derindeki ilkel korkularınızı açığa çıkaracak, çağdaş bir korku fantezisi yaratmıştır. Ancak, kendinize “Bu sadece bir rüya” diyebilirsiniz, öyle değil mi? 70’li yılların sonunda, 80’lerin başında Sean Cunnigham, John Carpenter ve Tobe Hooper korku türünü tanımlamışlarsa da, Wes Craven, aynı türü sadece bir kez değil, – Çığlık filmiyle birlikte – iki kez üst üste tanımlamıştır. Ancak, Çığlık’tan önce Elm Sokağında Kabus ve 100 delinin gayri meşru oğlu Freddy Krueger vardır. Pek çok film gibi bu filmde, korkunun “kurallarına” sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. (Korku sinemasının kurallarıyla ilgili herhangi bir fikriniz yoksa, bilginiz için bu kuralları kısaca sıralıyoruz: ‘Bakire’ hayatta kalır, cinsel ilişkiye girerseniz ölürsünüz, alkol ya da uyuşturucu alırsanız yine ölürsünüz. “Geri döneceğim” diyemezsiniz; çünkü dönemeyeceksiniz (daha detaylı bilgi için Çığlık Üçlemesindeki Randy’i inceleyebilirsiniz). 1984 yılında ise, sizi rüyalarınızda öldüren katille ilgili bu küçük film gösterime girmiştir.İlk bakışta basit bir konsept gibi görünse de, baş karakter Nancy’nin sadece düşmanına karşı değil, alkolik annesinden ve babasının olmamasından kaynaklanan travmaları, aklını kaçırdığı kanısı ve uykuyla da savaştığını görmek ürkütücüdür. Nancy çok geçmeden uyursa öleceği sonucuna vardı. Nancy, içinizi acıtan karakterlerden biridir. Duygusuz ya da düşmanından bağırarak kaçan basit bir karaktere dönüştürülmemiştir. Amerika'daki bir çok genç gibi duyguları ve sorunları vardır.Film oldukça tipik bir tarzda başlar. Freddy Krueger, korku filmi kurallarına göre ektiklerini biçecek olanların izini sürmektedir. Freddy, sınırlı miktardaki konuşmaları ve ürkütücü görünüşüyle, korku salan biridir. Serinin devam filmlerinde, daha şakacı bir caniye dönüşüyorsa da, Krueger’ı serinin başında üst seviyede korku salarken izliyoruz. Ancak, filmin bir yerinde heyecan artar ve Nancy’nin, film boyunca cinsel ilişkiye girmeyen, kibar ve tatlı erkek arkadaşı Glen’in ölümüyle de doruk noktasına çıkar. Kendinizi tutamayıp, “Bu haksızlık, o ölmemeliydi” dersiniz. Esasen, Craven’ın göstermenizi istediği tepki işte tam da budur.Korku, Freddy’nin kesin ölümüyle sona ermez. Craven, “Daha ölmedi” tarzındaki sonla, hala korku türünün tipik sonlarına uygun olarak -fakat kendi üslubuyla- hareket eder. Craven, sizi sonunda her şeyin yoluna girdiğine, olanların hastalıklı bir rüyadan ibaret olduğuna ve rüyaların sizi incitmeyeceğine inandırarak rahatlamanızı sağlar. Şeytan filminin sonuna benzer bir şekilde, iyinin mi yoksa kötünün mü galip geldiğine karar vermeyi size bırakarak, sizi şaşırtır.Bir düşünün, Nancy için hangisi daha zordur? Freddy’nin izini sürmek mi, yoksa gitgide artan uyku bozukluğu mu? Herhangi bir insan uykusuz kalarak, ne kadar süre akıl sağlığını koruyabilir ki? Ayrıca, film, derin bir uykudaki Amerikan kasabalarının içlerinde bir yerlerde çürümüş bir şeyler olduğunu da gösterir. Nancy, arkadaşları ve ailelerinde vücut bulan bu banliyö manzaraları, ahalinin toplanıp Freddy Krueger’ı yakması, çocukları taciz edip öldüren Freddy’nin kendisinden – bir bakıma – daha korkunç sayılabilir. Tıpkı Stephen King gibi Craven da, yaptığı işlerde, en korkunç şeylerin başınıza küçük, sessiz kasabalarda gelebileceğini göstermekten zevk alır. Bunun nedeni belki de o sıralarda ortaya çıkan sayısız seri katille Amerika'nın başının dertte olmasıdır. Nedeni her ne olursa olsun, bu film pek çok açıdan klasikler arasında yerini almıştır ve kimse bunun aksini söylemeye cesaret edemez.. Yönetmen Wes Craven, Freddy Krueger’in isminin, ona okulda zorbalık yapan bir hademe çalışandan geldiğini; dış görünüşünün ise, gençken onu ürküten bir serserinin dış görünüşünün değiştirilmiş hali olduğunu söylüyor. Glen yatağa çekilmeden hemen önce, televizyon kanalı ismini anons ediyor; “KRGR”Nancy’nin uyanık kalmak için izlediği film, Sam Raimi’nin The Evil Dead (Şeytanın Ölüsü) filmidir. Wes Craven’a teşekkür etmek amacıyla, Sam Raimi (Şeytanın Ölüsü II), filminde mahzenin tavanından sarkan, gizlenmiş bir Freddy eldivenine yer verdi.Yönetmen Wes Craven’ın aklındaki asıl Freddy Krueger konsepti, çenesinin üzerindeki etten görünen dişler, yaralarla kaplı bir surat ve kafatasının, başından görünen bir kısmıyla çok daha korkunçtu. Makyaj uzmanı David B. Miller, bir aktörün inandırıcı biçimde o hale getirilemeyeceğini, bir kukla ile film çekilmesinin zor olacağını ve bir kuklanın, gerçek oyuncularla uyum sağlayamayacağını söylemesi üzerine, Wes Craven fikrinden vazgeçti.Bu filmin özel efektler bölümünde, Jim Doyle iki kez Freddy’i oynadı; Freddy’nin kötü üne sahip eldivenini yarattığı filmin ilk sahnesinde ve bir kez de Freddy’nin Nancy’i küvete çektiği sahnede. Jim Doyle’ın eşi Cristina Johnson ise, su altına çekildiği sahnede Nancy’i oynadı ve yapış yapış merdivenlerdeki sahneler için el ve ayak dublörlüğü yaptı. Nancy’nin, Tina’nın evinde uyuduğu ve Freddy’nin duvarı aşıp yatağın üstüne geldiği sahnede, (13. Cuma filmlerinden) Jason’ın hokey maskesi görülmektedir. Johnny Deep, arkadaşı Jackie Earle Haley’e seçmelerde eşlik ederken, ona seçmelere katılmak isteyip istemediğini soran yönetmen Wes Craven tarafından keşfedildi. Son sahnede, üstü açılabilen arabanın, üst kısmı beklenenden daha hızlı ve sert bir şekilde aşağıya indi. Aktörlerin yüzlerindeki ifade bu nedenle gerçektir. Nancy’nin banyo küveti, bir yüzme havuzunun üzerine inşa edilmişti. Aktris Heather Lagenkamp, filmin çekim süresi boyunca, 12 saatini bunun içinde geçirdi.Bu film, New Line Cinema’nın yaptığı ilk gerçek filmdir. Bundan önce, sadece üniversite kampüslerine dağıtım yapan bir şirketti.Bu film, Freddy’nin sert kırmızı kolları olan bu süveteri giydiği tek filmdir. Bundan sonra giyilenlerin hepsinin kollarında, aynı zamanda, yeşil şeritler de vardı.Orijinal eldiven, A Nightmare on Elm Street 2: Freddy’s Revenge filminde de kullanıldı ancak daha sonra kayboldu. Orijinal eldiven, 1986 yılında, Evil Dead II adlı film için de kullanılmıştı.Bu filmden elde edilen başarıyla, New Line Cinema iflastan kurtuldu, ve adı “Freddy’nin inşa ettiği ev”e çıktı. Nancy’nin rüyalarının “incelendiği” ve saçlarının beyazladığı sahnede, hemşireyi Wes Craven’ın karısı Mimi oynadı. Yönetmen Wes Craven, daha önce de kendinden sonraki filmlere temel oluşturan “The Hills Have Eyes” (Tepenin Gözleri) ve “Last House on the Left” (Soldaki Son Ev) filmleriyle dikkatleri üzerine çekmişse de, bu film onu herkesin tanıdığı bir isim haline getirdi ve yaptığı diğer korku filmlerinin ölçüleceği bir standart belirledi. Bu, 1996 yılına yani “Scream” filminin piyasaya çıkmasına kadar aşamayacağı bir standarttır. Kötü adam Freddy Krueger’ı oynayan Robert Englund, yıllar içinde, aralarında Tobe Hooper’ın filmi (Eaten Alive adıyla da bilinen) “Ölüm Tuzağı”, “Galaxy of Terror” (Korku Galaksisi) ve “Dead and Buried” (Mezardaki Ölü) filmlerinin de bulunduğu sayısız korku filminde rol almasına rağmen, belki de en çok kült bilim kurgu serisi “V”’deki komedyen yardımcısı, vejetaryen kertenkele yaratık Willy rolüyle – bu film Elm Sokağı’ndan daha önce olsa bile – hatırlanmaktadır.Şerifi oynayan John Saxon’un, “Battle Beyond the Stars” (Yıldızların Ötesindeki Savaş), Dario Argento’nun “Tenebre” filmi ve “Cannibal Apocalypse” (Yamyamların Gizemi) gibi geniş bir yelpazedeki korku ve fantastik filmlerle olan ilişkisi uzun bir süreye dayanmaktadır. Bunun yanı sıra, Bruce Lee’nin destansı filmi, “Enter the Dragon” ve daha yakın bir tarihe ait olan Quentin Tarentino’nun vampir filmi “From Dusk till Dawn” (Günbatımından Şafağa)’da da rol aldı. 6 tane devam filminin çekilmesine ek olarak, 90’lı yılların başında, film “Freddy’nin Kabusları” ismiyle televizyon dizisi haline de getirildi. Bunların, Elm Sokağıyla hiçbir ilgisi yoktu. Bu televizyon dizisi sadece, Freddy Krueger tarafından sunulan alacakaranlık kuşağı tarzındaki bir öykü hikayeleriydi.. Bu film için ayrılan bütçe, 1.8 milyon dolar’dı, ancak film sadece ABD’de 25.5 milyon dolar hasılat yaptı.
A Nightmare on Elm Street (1984) Trailer
A Nightmare on Elm Street Part 2: Freddy's Revenge (1985)
Yönetmen: Jack Sholder Senaryo: David Chaskin, Wes Craven (Karakterler) Tür: Slasher Yapım: 1985, ABD Süre: 87 Dakika IMDb Sayfası ve Puanı: 5,4/10 Oyuncular: Robert Englund, Mark Patton, Kim Myers, Robert Rusler, Clu Gulager, Hope Lange‘Artık hepiniz benim çocuklarımsınız!..’Freddy Krueger’ın ilk Elm Sokağı filminde cehenneme gönderilişinin üzerinden beş yıl geçmiştir. Ancak şimdi, Elm Sokağında Nancy’nin evine taşınan yeni bir çocuk, her gece bu rüya iz sürücüsünün ürkütücü görüntüleri eşliğinde kabuslar görmektedir. Ve eğer Freddy’nin ruhu, çocuğun bedenini ele geçirebilirse, Freddy Springwood kasabasına kargaşa ve cinayet getirmek üzere geri dönebilecektir..Her korkuseverin olduğu gibi benim hayatımda da Freddy Krueger’ın, dolayısıyla da Elm Sokağında Kabus filmlerinin ayrıcalıklı bir yeri vardır. Şu an izlendiğinde pek tabii ki bünye üzerinde çok fazla etkisi olamayacak olan serinin bu filmiyle ilgili sahip olduğum nostaljik bir anektodu sizlerle paylaşmak isterim.. Nitekim korku filmleri sevdalısı olmama sebep olan film bu filmdir. 9 yaşlarındayım ve tüm yurtta ki video çılgınlığı memleketin en ücra köşelerindeki köy kahvehanelerine kadar sıçramış durumda.. Özellikle kanlı katliam filmleri çok revaçta ve her evde, kahvehanede vhs ve beta kasetlerden adeta kan fışkırıyor!. İşte böyle bir dönemde memleketim Aydın’ın Çine kasabasında kuzenim Birol abim elimden tutup beni bir kahvehaneye götürdü ve orada bulunan amcaların, eniştelerin, dedelerin isteğiyle videoya bu filmin vhs kasedi sürüldü. Film başlangıcından sonuna kadar beni adeta diken üzerinde tutmuştu ve tabii ki yaşımdan sebep inanılmaz etkilenmiştim. Ancak korkunun yanı sıra hissettiğim başka bir duygu daha vardı: ‘tutku!’. İşte dedim hayatımın filmi budur!..Tagline’da dile getirilen ‘Artık Hepiniz Benim Çocuklarımsınız!..’ sözü benim için gerçek olmuştu artık:)Yazının girişine bu küçük anıyı ekledikten sonra film kritiğine şöyle bir giriş yapayım ki, Elm Sokağı Kabusu 2, fanları tarafından genellikle serinin zayıf halkalarından biri olarak görülür ve bunun nedenini anlamak zor değil. Korkusever – Freddy sever- izleyicilerin istediğinden çok daha fazla duygusal bir yüke sahip olduğu için Elm Sokağı Kabusu filmlerinin içinde bu en farklı olan bölümdür.Ancak şunu da özellikle belirtmekte fayda var ki bu film çok şık bir film ve içerdiği atmosfer öğeleri Dario Argento’nun renk ve atmosfer çalışmalarına göndermelerle dolu. Renkler zengin ve ifade dolu, özellikle de Freddy’nin kazan dairesi sahnesi bir zirve noktası. Besteci Christopher Young’ın müziği filmin atmosferine ciddi bir katkı sağlıyor ve filmi alışılmış slasher klişelerinden uzak tutmaya yardımcı oluyor. Young’un daha sonra yaptığı Hellraiser’ın müzikleri bu filmlerin değerini ciddi miktarda arttırmıştır. Freddy’nin İntikamı (Freddy’s Revenge) bir devam filmi için çok özgün bir isimlendirme değil belki ama, orijinal Elm Sokağında Kabus’tan beş yıl sonra kaldığımız yerden devam ettiğimiz için uygun.. Bir aile ilk olayların başladığı Kabus evine taşınıyor ve hemen ardından ergenlik çağındaki Jesse, Freddy Krueger kabuslarını görmeye ve geceleri korkuyla uyanmaya başlıyor. Odasının dolabında Nancy’nin orijinal filmdeki günlüğünü buluyor (ahmak bir emlakçı tarafından orada unutulmuş olan) ve yavaş yavaş Freddy’nin hikayesini öğrenmeye başlıyor. Bu kez Freddy’nin cinayetlerini gerçek dünyada sürdürebilmesi için –Child’s Play’de ki Charles Lee Ray örneği- bir bedene ihtiyacı vardır (ancak bunun neden olduğu film boyunca açıklanmıyor).Korku filmlerinin devam filmlerinin (özellikle 1980’lerde) görevi genellikle, filmin tutkunlarını memnun etmek olduğu için, filmlerin iyi bilinen öğelerini alır ve ana çekim merkezinin etrafında bir hikaye dokur (Freddy, Jason, Michael Myers, Pinhead vs). Ancak döneminin birçok filmi gibi Elm Sokağında Kabus 2’de, atmosfer öğeleri tarafından kurtarılıyor. Bu filmde tematik içerik anlamında çoğu Elm Sokağında Kabus filminde olup bitenden biraz daha fazla olay oluyor. Örneğin senaryo yazarlarının yeni bir şeyler denediğini gösteren korkutucu bir homo-erotik öğe var bunların arasında.. (sado-mazo beden öğretmeni) Freddy’ye gelirsek, elbette ki ürkütücü ve ucuz ‘böö’ korkutmacalarını sürdürüyor – karanlık köşelerden fırlıyor, ondan kaçan insanların önünde beliriyor, vb. Aynı zamanda, Freddy’nin rüyalar ülkesinden çıkma ve gerçek dünyaya girme yeteneği çoğunlukla olay örgüsünün gerektirdiği gibi işliyor; film ‘bu sadece bir rüya’ argümanını serbestçe ve istediği gibi kullanmış, böylece ne zaman Jesse’nin rüya gördüğünü ne zaman delirdiğini bilmiyoruz dolayısıyla -hangisi rüya, hangisi gerçek- diye üzerine fazla düşünmenin bir anlamı yok.Filmin sonu aşkın herkesi sardığı, eski moda bir korku filmi tadını veriyor ve serinin düşkünleri de bu nedenle filmi hor görüyorlar. Makyaj ve efekt ekibine burada bir parantez açılmalı; Freddy tamamıyla çirkin ve korkunç görünüyor ve kafatasını açıp beynini sergilediği sahne (‘Sende beden var, ben de beyin!) gerçekten çok iyi yapılmış. Zaten ilk üç Kabus filminde yüksek seviyede korku salarken gördüğümüz Freddy sonraki bölümlerde ‘Noel Baba’ kıvamına getirildi. Sonuçta film yapımcıları hem türün bağımlılarını memnun etmek hem de belirli bir tazeliği korumak adına başarılı bir iş çıkarmış diyebiliriz.
A Nightmare on Elm Street Part 2: Freddy's Revenge (1985) Trailer
A Nightmare on Elm Street 3 Dream Warriors (1987)
Yönetmen: Chuck Russell Senaryo: Wes Craven, Bruce Wagner Tür: Slasher Yapım: 1987, ABD Süre: 96 Dakika Oyuncular: Robert Englund, Heather Langenkamp, Craig Wasson, Patricia Arquette, Ken Sagoes, Rodney Eastman, Laurence Fishburne, John Saxon Elm sokağının son çocukları bir akıl hastanesindedir ve burada da kabuslarında Freddy peşlerini bırakmaz. Tek umutları bir rüya araştırmacısı olan ve Freddy’nin elinden kurtulan Nancy Thompson’dır,Nancy onlara bu doğa üstü psikopatı kendi topraklarında alt edebilmeleri için yardım etmektedir. A Nightmare on Elm Street 2: Freddy’s Revenge izleyicileri çıkmaz sokağa sürükleyen ilginç bir yapımdı ancak A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors sadece seriyi olması gereken akışına geri döndürmemiş aynı zamanda orijinal filmin etkileyici, güçlü yönlerini temel almış ve bunları geliştirmiştir. Hikaye güçlüdür, Freddy’i korkunç ölümünden sorumlu Elm sokağı sakinlerinin kalan çocuklarının kabuslarına, yani olması gereken yere oturtmuştur. Heather Langenkamp‘ın, Nancy Thompson rolüne geri dönmesi orijinal film ve gerçek bir devam filmi olan bu film arasında önemli bir bağ kurmaktadır; Freddy’nin karakteri sadece tarihçe anlamında genişletilmemiş aynı zamanda karakter ve cazip bir kişilik anlamında da zenginleştirilmiştir. Hepimizin bildiği aksi ve nüktedan Freddy ilk kez ön plana çıkmıştır ve bu kez işinden gerçekten çok zevk alarak kurbanlarıyla daha fazla vakit geçirmektedir. Elbette daha büyük bir bütçenin de katkılarıyla Freddy’nin küçük hobisi daha eğlenceli bir seyirliğe dönüşmüştür. Ufak tefek taraf değişiklikleri olsa da Freddy oyunun liderliğini kimseye kaptırmamıştır. Nancy Thompson (Heather Langenkamp) artık üniversiteden mezun olmuştur ve kabus terapisini araştırmaktadır bunun için yerel bir akıl hastanesinde çalışmak üzere Springwood’a geri döner. Elm Sokağı’ndan gelen yarım düzine kadar genç burada tedavi edilmektedir ve hepsi de Nancy’e çok tanıdık gelen kabuslardan şikayetçidirler. Bunlardan özellikle bir tanesinin (Patricia Arquette’in canlandırdığı Kristen’in) başkalarını da rüyalarına çekebilmek gibi özel bir yeteneği vardır ve Nancy’nin gençleri Freddy’nin elinden kurtarma planı da bu özel yeteneğe dayanmaktadır. Tabii yöneticileri bu kabusların gerçek olduğuna inandırmak Freddy ile savaşmak kadar zordur bu yüzden de harekete geçilene kadar (gerçekten çok eğlenceli şekillerde) birkaç kişinin ölmesi gerekir. Hepsinden öte bu filmde Freddy’nin doğumuyla ilgili trajik hikayeyi öğreniriz ve muhteşem gücünün kaynağına yakından bakarız. Freddy’nin bu filmde birkaç harika sahnesi ve repliği yer almaktadır. Benim favori sahnem büyük uyurgezer ölüm sahnesidir. Freddy tüm zamanların en iyi cinayetlerini işler; kendi kendinin “iplerini” çekmek gibi çok etkileyici bir şey yapmadan önce bir kukla şekline bürünür. Ayrıca kurbanlarından bir tanesini tek lokmada yutan dev Freddy yılanına dönüşür, bazı etkileyici bıçaklı eldiven sahneleri de vardır, özel bir tane kurban için gerçekten çok havalı bir “on parmak” veda sahnesi ve daha nice unutulmaz Freddy anları mevcuttur. Filmdeki bazı çocuklar gerçekten çok “sinir bozucudur” ve kendilerinde keşfettikleri “rüya güçleri” de çok aptalca olabilmektedir (özellikle şu “wizard master”ınki) ama özellikle bir tane sert karakter vardır ki tüm Nightmare serisindeki en iyi anti-Freddy repliklerini sıralamıştır. Freddy’i bir iskelet olarak gösteren ve filmin sonuna doğru yaşanan büyük kürek kavgasını da izlemek keyiflidir. Özel efektler modern izleyiciye pek inandırıcı gelmeyebilir ancak bu fantastik sahne kendi zamanında oldukça ilginçti. A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors kesinlikle serinin en iyi filmidir ve benzersiz, eğlenceli Bay Krueger’ın sinematik geleceğini de belirlemiştir. Öldürmek Freddy’nin kariyerinde bir hobi ya da iş değildir gerçekten zevk aldığı bir şeydir ve onu öldürürken izlemek gerçekten eğlencelidir. Kilden yapılma kukla Freddy’e dönüşürken özel efekt uzmanı Doug Beswick stop-motion animasyon tekniğini kullanmıştır. Filmin çekimi yapılırken kilden Freddy suratı giderek daha düz hale getirilmiştir. Daha sonra animasyon geriye doğru oynatılarak film son haline getirilmiştir. Freddy Krueger‘ın ünlü repliği, “Prime time’a hoş geldin, sürtük!” aslında Robert Englund tarafından doğaçlama olarak söylenmiştir. Orijinal replik şöyledir, “Artık TV’desin kızıml!” Neil Gordon’un (Craig Wasson) mezara fırlatılarak iskelet Freddy tarafından kısmen gömüldüğü sahne Wasson’ın karakterinin aynı şekilde canlı olarak gömüldüğü Body Double’a bir atıftır. Patricia Arquette‘in ilk filmidir. Nancy ve Dr. Gordon’un Nancy’nin babasıyla buluştuğu barın adı “Little Nemo’s“dur. “Little Nemo in Slumberland” rüyalar ülkesindeki bir çocuğun maceralarını anlatan Winsor McCay’in yarattığı bir çizgi romanın adıdır. Jennifer’ın ölmeden önce TV’de izlediği film Critters’dır. Dick Cavett‘in hayran sayısı Dream Warriors’da gözüktükten sonra hayli artmıştır. Tek repliği, “Ne düşündüğün sikimde değil!”dir. Hayran sayısı üçe katlanmıştır. Taryn ilk kez koridorda gözüktüğünde bir Dokken tişörtü giymektedir. Dokken bu film için “Dream Warriors” şarkısını yazıp söylemiştir.Yemek masasının üzerinde havlayan domuz sahnesinde gerçekten ölü bir domuz kullanılmıştır. New Line bütçe nedeniyle bu sahneyi kesmekle tehdit edince mecburen ölü bir domuz satın almışlar, başını ayırmışlar ve kukla olarak kullanmışlardır. Freddy yılanı aslında büyük bir penis şekline benziyordu. Ancak film setine getirildiğinde yapımcılar bunun görünümünden hoşlanmadılar. Bu yüzden çekimden önce daha çok bir solucana benzemesine neden olan yapışkan yeşil bir maddeyle kaplanmıştır.
A Nightmare on Elm Street 3 Dream Warriors (1987) Trailer
A Nightmare on Elm Street 4 The Dream Master (1988)
Yönetmen: Renny Harlin Senaryo: William Kotzwinkle, Brian Helgeland Tür: Slasher Yapım: 1988, A.B.D. Süre: 93 Dakika Oynayanlar: Robert Englund, Lisa Wilcox, Rodney Eastman, John Beckman, Kisha Brackel, Tuesday Knight Kötü ve zalim Freddy Krueger rüya görmeye cesaret edenlerin üzerine felaket yağdırmak üzere yeniden mezarından diriliyor. Ama bu defa güçlü bir düşmanı var! Arkadaşları birer birer Freddy’nin gazabına uğrayan ve telepatik güçleri olan Kristen son bir defa bu şeytani rüya avcısını yok etmek ve kurbanlarının ruhlarını özgür bırakmak için umutsuz bir görev üstlenir. “Size söylüyorum… o geri geliyor.” – Kristen Nightmare On Elm Street 3: Dream Warriors filminin finalinden sonra bu filmde her şeye karşı hazırdım. Hikayenin ele alınışı biraz zayıftı ancak bunun nedeni, kimlerin neden öldürüldüğü ile ilgili olabilir. İlk filmde sağ kalanların, üçüncü filmde topluca katledilmesinin ardından bu filme temiz bir başlangıç yapamazlar diye düşünmüştüm ama yaptılar. Freddy geri döner, geri dönüşü Kincaid’in evcil köpeğinin bir rüyada salıverdiği sihirli ateş idrarı nedeniyle olur ama yine de döner işte. Önceki filmden kurtulan üç kişiyle kaynaşan yeni bir genç grubu var (Kincaid, Joey, ve Kristen) ve hepsi de kabuslar görmeye başlıyor. Alice, Kristen’in en yakın arkadaşı ve Freddy tarafından öldürüldüğünü gördükten sonra yeni hedef oluyor. Alice normalde sessiz, yumuşak başlı ve çok korkak bir kız ama arkadaşları ölmeye başlayınca giderek daha sert bir karaktere sahip oluyor. Artık Rüya Efendisi’nin yeni bir güçlü, kız düşmanı var ama acaba Alice, Freddy Krueger’i gerçekten yenebilecek mi? Pozitif bir notla başlamak istiyorum çünkü bana göre eleştiri övgüden sonra gelmeli. Robert Englund yine Freddy’i canlandırıyor ve o olmadan bu film serisi başarılı olmazdı (ki bu Robert Englund ve sadık hayranları için iyi bir şey). Alice (Lisa Wilcox canlandırıyor) zayıf bir karakter olarak başlıyor ama bir kez rolü çeşitlendirildiğinde sorunun oyuncuda değil ama senaryoda olduğunu görüyoruz. Yönetmen Renny Harlin, Freddy’nin rüya dünyasını çıkarıp çocukların rüyalarına alternatif bir paralel evren yaratarak yeni bir yön veriyor. Bu yeni fikir tazeleyici oldu ve filmin biraz daha korkutucu bir hale gelmesine yardım etti ve Freddy’nin ölüm sahnelerindeki zarif esprileri ve şakaları artık o kadar da tuhaf durmuyordu. Özel efektler hala çok iyiydi, ölüm sahneleri ise çok yaratıcıydı.Şimdi bunları söylediğimize göre, bu filmle ilgili bazı endişelerim var. Patricia Arquette’in Kristen olarak geri dönmemesini beğenmedim (erken ölümünün bununla ilgisi olduğunu düşünmek isterim ama korkarım bu ikisinin bir ilgisi yok). Konu benim bir Patricia Arquettehayranı olmam değil ama bu durum serinin estetiğini bozuyor. Tüm serideki her karakter sonraki filmlerde ister büyük ister küçük rol olsun bir önceki filmlerde yer alan oyuncular tarafından canlandırılıyordu ki bu benim için çok inandırıcı çünkü söz konusu dünyayı gerçekçi kılıyor. Patricia Arquette filme geri dönmediğinde bu estetik kayboldu. Birinci bölümde tüm kurtulanları üçüncü bölümde kaybettikten sonra, üçüncü bölümde kurtulanları da bu filmde kaybetmek hoşuma gitmedi. Sanırım yeni Freddy’nin kendisini yenen karakterlerde bir değişiklik yapmasını istediler ama bu da benim önceki bölümlerden takip ettiğim karakterlerle aramdaki bağın kopmasına neden oldu. Freddy’nin nasıl yeniden canlandığının da zayıf açıklaması beni tatmin etmedi çünkü onun geri gelmemesini sağlamak için spesifik bir ritüel yapılmıştı ve sırf geri dönüşünü kabul ediyor olmam bunun nasıl yapıldığını beğenmemi gerektirmiyor.Neticede bu film temel olarak bu serideki iki kişiliğin, ikinci neslinin doğuşunu anlatıyor (çünkü gerçekte 1&3. film ve 4&5. filmler birbiriyle ilişkili diğerleri ise alakasız) ve eğer 5. filmi beğenmediyseniz veya iki filme de (ya da serinin tümüne) sahip olmak istemiyorsanız bu size göre bir film olmayabilir. Serinin hayranları filmi eğlendirici bulacaktır ve bu filmle birlikte her serinin sendeleyebileceği kanıtlansa da bu film seriye yapılan düzgün bir ilavedir. Bunları Biliyor musunuz? – Alice sinemaya gittiğinde New Line Cinema’nın ilk başarısı olan Reefer Madness 2: The True Story filminin posteri gözükür.– Kristen Parker & Roland Kincaid‘in arkasındaki 2 mezar taşında şu isimler görülüyor: Donald & Nancy Thompson, A Nightmare on Elm Street 1, 3 ve 7’deki karakterler.– Elm Street Evi’nin kumdan kale versiyonu patlamadan önceki duraklamalı çekimde görülüyor.– Serinin yaratıcısı Wes Craven’a atfen Alice’in çalıştığı kafenin adı “Crave Inn”.– Sinema girişinin duvarında Renny Harlin’in önceki filmi Prison’ın afişi gözüküyor.– Yönetmen Renny Harlin sınıftaki öğrenci rolünde filmde gözüküyor.– Wes Craven ve Bruce Wagner rüyalar aracılığıyla zaman yolculuğu konseptini bu film için geliştirmiştir. Ancak yapımcılar, Robert Shaye ve Sarah Risher, bir Nightmare On Elm Street devam filmi için çok uç bir konsept olduğunu ve Craven’ın ilk filmde uyguladığı formüle uymadığını düşünmüşler.– Freddy’nin göğsünden dışarı uzanan ruhları gerçek oyuncular canlandırmış. Özel efekt ekibi bunun için 6 metrelik bir Freddy göğüs kafesi hazırladı ve gerçek oyuncular ruhları canlandırdı.– Tuesday Knight filmde hem yardımcı oyuncu oldu hem de filmin şarkısını seslendirdi.– Elm Street filmlerinden en çok hasılat elde eden film oldu (Freddy vs Jason’ı saymıyoruz). ABD’de 49 milyon dolar kazandı.– Kısa bir sınıf sahnesinde Alice ve sınıf arkadaşları rüyalar üzerine felsefeyi anlatan bir derstedir. Dersi veren öğretmeni serinin yapımcısı ve New Line Cinema CEO’su Robert Shaye canlandırmıştır.– Her gün makyaj efektlerinin yapıldığı karavanın etrafında filmin binlerce hayranı, Freddy’i görebilmek için toplanmıştır. Polisin kalabalığı yatıştırması gerekmiştir ve bu deliliğin yaşandığı 2.günde Robert Englund karavanın kapısından kıyafetiyle dışarı fırlamıştır ve kalabalık çılgına dönmüştür. Neredeyse bir ayaklanmanın yaşandığı bildirilmiştir.
A Nightmare on Elm Street 4 The Dream Master (1988) Trailer
A Nightmare on Elm Street 5 The Dream Child (1989)
Yönetmen: Stephen Hopkins Senaryo: Wes Craven (Karakterler), Leslie Bohem & Craig Spector (Hikaye) Tür: Slasher Yapım: 1989 ABD Süre: 89 Dakika Oyuncular: Robert Englund, Lisa Wilcox, Kelly Jo Minter, Erika Anderson, Danny Hassel, Joe Seely Alice, önceki Nightmare filmlerinde hayatta kaldıktan sonra yeniden Freddy Krueger ile ilgili düşler görmeye başlar. Bu sefer alaycı katil, Alice’in henüz doğmamış çocuğunun uyuyan zihni üzerinden saldırmaktadır. Niyeti, gerçek dünyaya “yeniden doğmaktır”. Onu durdurabilecek tek kişi ölmüş annesidir ancak acaba Alice, Freddy’nin annesinin ruhunu kendi oğlunu kurtarabilmek için zamanda serbest bırakabilecek midir? “It’s a boy! / Bir oğlan!” – Freddy Kruger Bu film, aslında çekilmek istenen filmin bir taslağı gibi duruyor ve bu düşünceye kapılmamın doğrudan sebebi ise filmde hissettiğim acelecilik ve baştan savmalık. Önceki filmin üzerinden bir yıl bile geçmeden yazılmış, çekilmiş ve gösterime sokulmuş. Film, çok karanlık ve Freddy’i (görsel olarak) ilk 3 film gibi gölgelerde tutuyor. Ancak gereksiz tek kelimelik replikleri bu filmde şişmiş ve çarpıtılmış. Bu filmde işe yaramamışlar çünkü, filmin güçlü bir gotik stili var. Şakalara fazla yer yok… bu yüzden, filmin karanlık havasına girmeye başladığınızda, Freddy saçma bir şey söyleyip bu havayı kırıyor. Bu filmde, kendi kendisinin düşmanı olduğu fikri yetersiz işlenmiş, yine de özellikle benim gibi A Nightmare on Elm Street fanatikleri açısından eğlenceli bir fikir. Hikaye bakımından çok ilginç ancak kaçırılmış bir çok fırsat var, yine filmin aceleye gelmiş doğasından kaynaklanıyor. Kalite açısından az, miktar açısından çok şey var. Burada yeniden tuhaf ve tehditkar bir Freddy imajı yaratmak için büyük bir fırsat vardı; çünkü doğmamış bir çocuğun rüyalarında avlanıyor ve bunları kendi avantajı için istismar ediyordu. Bunun, onu gençleri rüyalarında öldürdüğü orijinal konseptten daha karanlık bir düzeye taşıması lazım… ama ne yazık ki öyle olmuyor. Bu filmde, fazla tehditkar değil ve daha çok bir çizgi roman kötü adamına benziyor. Hatta filmin sonuna doğru “goochy goochy goo”(gıdı gıdı gıdı) diyor ki bu da beni utandırıyor ve eminim Wes Craven da buna mutlu olmazdı.Film boyunca, özellikle gece çekimleri için mavi filtre kullanılmış gibi duruyor; böylece filmin çocuksu yönünü izleyiciye akıllıca hissettiriyor. Çünkü, mavi erkek çocuğunu temsil eden bir renktir. Freddy, çoğunlukla karanlık ve gölgelerde gösteriliyor ve burada güçlü bir gotik imaj var. Gargoyl’lar, kiliseler, kilise sanatı ve gece çekilen bir çok sahne. Burada, Freddy biraz hafifletildiği için diğer karakterleri beğenmemin çok yardımı oldu. Hepsi de bir izleyici olarak benimle gerekli olan bağı kuracak kadar yeterli bir sürede ekranda yer aldı. Her karakterin ölümüyle ilgili, akıllıca ipuçları vardı; örneğin Greta, annesi tarafından bir oyuncak bebek gibi muamele görüyordu ve kendisinin de oyuncak bebek koleksiyonu vardı; böylece Freddy tarafından bir bebek gibi parçalandı. Bu film, biraz Hristiyan mitolojisine de dalıyor. Film, (başlangıç filmi gibi) tüyler ürpertici bir korku filmi olacak kadar karanlık değil ama tarz sahibi komedi unsurları içeren aydınlık bir renge de sahip değil… eğer film bu kadar aceleye getirilmeseydi kim bilir belki çok iyi bir film olabilirdi. Filmin tepe noktası çok zayıf, bu yüzden, hayranı olanlara bile kendisini izlettirebilen bir film olmadığı gibi, serinin zayıf filmlerinden biri olma özelliği de taşıyor. Alice, her zamanki gibi harika… bazı görseller iyi ve 80’lerin sonu 90’ların başına ait güzel nostaljik bir görünümü var. Yvonne’un zamanı pek iyi yansıttığını düşünmüyorum. “Siyahi kökenlere sahip trendy kız” olarak, her cümlesini “kızım” diye bitirdiğinden dolayı daha çok bir müzik videosuna aitmiş gibi duruyor. Alice’e akıl veren, hoş bir yardımcı karakter. Dürüst olmak gerekirse Greta, Marc, Alice ve Dan ile arkadaş olabilecek bir tipe benzemiyor bu yüzden yerine pek oturmuş bir karakter değil. Bazı ilginç efekt çalışmaları ve yaratıcı ölüm sahneleri var. Ama film boyunca Freddy her zaman pozitif düşünceleri kırmak için varlığını bir adım öteye götürüyor. Eğlenceli, karanlık ama kusurlu. Tarzı var ama üstün bir korku filmi beklemeyin. Bunları Biliyor musunuz? – Film bitip yazılar çıktığında duyulan korkunç kahkaha Michael Jackson’ın 1982 yapımı pop klasiği “Thriller” şarkısında, Vincent Price’ın performansından alınmıştır. – Korku yazarı Stephen King ve çizgi roman yazarı Frank Miller’a bu filmin senaryo yazımı ve yönetimi teklif edilmiş. – Filmin bir kısmı 3D olarak çekilmiş.– Alice, akıl hastanesinde kabusundan uyandığında ve Robert Englund yatağının baş ucunda belirip onu yatağa sıkıştırdığında, ilk olarak “Güvenli seks diye bir şey yoktur” demiş. Ama bu replik sonradan filmden çıkarılmış. – Mezuniyet sahnesi, özellikle filmin temposu yavaşlamasın diye kesilmiş. Sonuç olarak bazı devamlılık hataları var. Kesilen sahneler arasında Dan’in mezuniyet konuşması, Greta ve Racine arasındaki diyalog, Yvonne, Alice ve Greta arasındaki bir tartışma, ebeveynler ve gelecek planları hakkında ilave bir diyalog, Alice’in mezuniyet hediyesi olarak almak için para biriktirdiği fotoğraf makinesini babasının Paris’e gitmeden önce ona hediye ettiği sahne (dikkatlice izlerseniz grup fotoğrafı çektirmeden önce Alice babasına fotoğraf makinesi uzatıyor).– Lisa Wilcox‘un adı filmin giriş yazılarında var ama film bittikten sonraki yazılarda yok.– Hopkins’e filmin çekimi için 4 hafta, düzenleme için de 4 hafta verilmiş. Yani bir sahne çekilirken diğeri düzenlenmiş ve neredeyse sürekli bir çekim yapmak zorunda kalmışlar. Bunu yaptıktan sonra stüdyo etkilenmiş ve Hopkins’e ‘Predator 2′ filmini vermişler. – Dan’a saldıran bisikletin markası: Yamaha V-Max 1200. – Yaşı tutmayan bir oyuncunun “Fuck you, Krueger” diye küfretmesi yasak olduğundan bu repliğin yerine “School’s out, Krueger (Okul bitti, Krueger)” repliği konmuş.– Filmin bir özelliği de film yapımcılarının çok fazla ölüm olmamasına üzülmesi. Film gösterime sokulduktan sonra, bu seriyi popüler yapanın ölü sayısı olduğunu fark etmişler.– Son sahneyi çekerken Kaliforniya’da bir sıcak dalgası varmış ve hava sıcaklığı neredeyse 41 dereceye çıkmış. Pencereler için film ekibinin kullandığı şekerden yapılmış camlar erimiş ve tüm zemine yayılmış. Özellikle o gün 21 saat boyunca şekerden yapılmış camla sahne çekimi yapmışlar. Bitirmek üzereyken eriyen şekerin yüksekliği 30 santimi bulmuş. Film ekibi ortalığın panayır gibi koktuğunu söylemiş.– Dan’in motorsikletindeki plakada FREDDY yazıyor.
A Nightmare on Elm Street 5 The Dream Child (1989) Trailer
Freddy's Dead The Final Nightmare (1991)
Yönetmen: Rachel Talalay Senaryo: Wes Craven (Karakterler), Rachel Talalay (Hikaye) Tür: SlasherYapım: 1991 ABD Süre: 89 Dakika Oyuncular: Robert Englund, Lisa Zane, Shon Greenblatt, Lezlie Deane, Ricky Dean Logan, Breckin Meyer Uyumanın güvenli olduğunu düşündüğünüzde, Freddy Krueger kanınızı dondurmak ve rüyalarınıza musallat olmak için geri geliyor. Lisa Zane, tekrarlayan kabusların işkence ettiği bir çocuk psikoloğudur. Ancak, yeni bir hastasının da aynı kabusları gördüğünü öğrenir ve başladığı araştırma, onu Elm Sokağı’na getirir. Burada kötülük, mezarından fırlayarak dünyaya ulaşmak için beklemektedir. “Seni alacağım evlat, o küçük ruhunu da!” – Freddy Krueger Bu filmi, 1991 yılında, tam 14 yaşında sinemada izlediğimde karışık duygular hissettim. (eski Türkiye’ye özlem duymamın bir sebebi daha!) Bir yandan adamım Freddy’i yaptığı en iyi işi icra ederken izleme fırsatını yaşamanın heyecanı, öte yandan bunun kelimenin tam anlamıyla Freddy Krueger’ın sonu olduğunu düşünmenin yarattığı travmayı yaşadım. Hala filmi çok seviyorum ve artık Freddy’nin bitmediğini de bilince, geri dönüp bu filmi yeniden keyifle izleyebilirim. Pek çok hayran, Freddy’s Dead filmini beğenmemiş olabilir ancak ben onlardan biri değilim. Bir iki kez çizginin biraz dışına çıksa da, bu film baştan sona farklı bir karakter, atmosfer, önceki beş filmden esintiler, Elm Sokağı ile ilgili her şeye yeni bir can ve enerji getiriyor. Bu filmde, gerçekten çok farklı bir Freddy görüyoruz. On yıl ileriye gidiyoruz, Freddy şişman ve mutlu, bu kayıp on yıl içinde çok meşgul olmuş, Springwood’un genç insanlarının kökünü kazımış ve kasabadan kalanları da sinsi ruhuyla istila etmiştir. Bu Freddy, güçlü ve kuvvetli, çıktığı ruh avlarından haz alıyor. A Nightmare on Elm Street 5filmi gönülsüzce uç noktalara gitme hatasına düşmüştü; Freddy’s Dead de uç noktalara gidiyor ancak bunu zevk sahibi biçimde ve Elm Street 5 filmini zayıflatan sahtekarlıklardan uzak bir şekilde yapıyor. Freddy, bu filmin keyfini çıkarıyor bu yüzden film, belki de Elm Street filmlerinin en eğlencelisi. Freddy’s Dead’in en önemli özelliği, Freddy’nin geçmişine değiniyor olması. Freddy’nin bizim bilmediğimiz geçmişinden bir parça göstererek resmen bombayı patlatıyor. Hikayenin bu noktası mükemmel işlemiyor (biraz “yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan” sendromuna kurban gidiyor) ama işe yarıyor. Freddy’nin pek de mutlu geçmeyen çocukluğuna da göz atıyoruz (Alice Cooper üvey babasını canlandırıyor). Çocukluğunda bu kadar istismara uğrayanlar, genelde Oprah Winfrey’in şovuna katılıp, kameralara ağlarlar ancak Freddy farklı bir yol seçiyor. Özür veya anlayış beklemiyor, kan ve intikam istiyor. Şahsi fikrimce doğru seçim yapmış. Önceki filmlerden kimseyi görmeyi beklemeyin çünkü Elm Street 5 filmi ve Freddy’s Dead arasında bir devamlılık yok. Bu filmde, her şeye baştan başlıyoruz yani sadece bir tane Springwood gencinin hala yaşadığı bir dünyadayız. Bu genç, kaçmaya çalışıyor ama saklanamıyor ve Freddy onu ait olduğu yere çekiyor. Freddy, kasaba dışına çıkıp daha büyük ölçekte cinayetler işlemek istiyor (“Her kasabada bir Elm Sokağı vardır“), ve onun için bir tek çıkış vardır. Bu, hikayeyi güçlü ve cazip kılıyor hatta Freddy’nin kabus güçlerinin açıklamasıyla daha da güçlendiriliyor. Elbette, birkaç çocuk ölüyor hem de son derece yaratıcı biçimlerde. Freddy’nin ilk gözüktüğü sahne mutlaka izlenmeli ve tasarladığı ölümler, detaylı, komik ve çok tatmin edici. Fred zaman zaman oyunbaz, cinayetleri de keyif verici. Video oyunu ölüm sahnesi, iyi bir fikri çok ileriye götürüyor ama diğer ölüm sahneleri oldukça etkileyici, daha öncekilerden farklı ama tatmin edici. Dürüst olmak gerekirse, Elm Street 4 ve 5 filmlerinden daha iyi bir film olduğunu düşünüyorum. Korku filmlerinin en büyük ikonlarından bir tanesi için büyük bir veda partisi niteliğinde. Roseanne Barr ve Tom Arnold bile eğlencenin bir parçası olmak için yer almış (ama ne yazık ki hiç biri anti-kahramanımıza kurban gitmiyor). Filmin kapanışındaki büyük 3D sahne de çok eğlenceli ve önceki yıllardan bu yana tekrarlanan, “kabak tadı veren” sonlardan çok farklı. Freddy’nin ölümünden tam anlamıyla tatmin olmadım ancak, Freddy’s Dead filmi temelde Freddy’nin korku janrına yaptığı katkının bir kutlaması. Stüdyo neden Freddy’nin korku saltanatını tamamen bitirdi anlamış değilim. Birçok uzman, taraftarların Freddy’den nefret etmeyi sevdiğini düşünüyor gibi görünüyor; bu nedenle onun iyi bir şekilde gönderildiğini görme arzusu, bu tür düşünce tarzına uyuyor olabilir. Bir çoğumuz Freddy’i sevmekle kalmayıp, ona tezahürat da yapıyordu. Bizim için Freddy’nin ölümü, yutulması zor bir lokmaydı, şükür ki Wes Craven kısa zamanda Freddy’i prematüre bir ölümden kurtarmak için Wes Craven’s New Nightmare filmiyle geri döndü. BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? – Johnny Depp, bir TV reklamında görünüyor. Depp, A Nightmare On Elm Street filminde TV izlerken uyuyakalan ve öldürülen bir karakteri canlandırmıştı. – Filmin son kısmında, başrol oyuncusunun özel gözlükleri takıp çıkartana kadar geçen zaman dilimi özellikle 3D olarak çekilmiş. Video sürümünde, bu efekt çıkartılmış. İngiltere’deki video sürümünde ise 3D efektin tamamı dahil edildi ve video setine, the nightmare on elm street yazı karakterleriyle, kırmızı renkte, kenarlarında “freddy’s death” yazan 3 çift 3D gözlük konuldu. – ABD’de film gösterime girmeden 1 gün önce 12 Eylül 1991 tarihi, Los Angeles’da Freddy Krueger Günü olarak ilan edildi. – İlk başta senaryo için Peter Jackson ile anlaşıldı. Kendisi bir taslak yazdı ama bu kullanılmadı. – Breckin Meyer’in beyaz perdedeki ilk rolüdür. – Alice Cooper, Freddy’nin kötü davranan pezevenk babası rolünde gözükmüştür. – Sinemadaki gösterimde izleyicilere, üzerinde filmin sloganları yazan, kırmızı kartondan 3D gözlük dağıtılmıştır. Gözlük saplarının iç kısmında, normal gözlüklere yapışmasını sağlayan yapıştırıcı bulunuyordu. Gözlük saplarının birinin dış kısmında, ayrıca “House Party 2” filminin reklamı da bulunuyordu. – Video kaset olarak piyasaya sürüldüğünde, 3D sahne standart formatta gösterildi. Ancak Laserdisc versiyonu, tüm 3D sahneyle birlikte normal versiyonu da içeriyordu. Disk ile birlikte 2 çift 3D gözlük de dağıtıldı. Reklamlar hariç, bu gözlükler, yapıştırıcı ve film sloganları bakımından sinemada dağıtılanlarla aynıydı. Ayrıca daha kalın bir kartondan yapılmışlardı. DVD sürümünden önce 3D sahneyi izlemenin tek yolu buydu.– Yapımcı Bob Shaye filmde bir kabinde otobüs bileti satarken gözüküyor.– A Nightmare on Elm Street 5: The Dream Child filminde, Alice Johnson’ın dünyaya getirdiği ve 16 yaşına gelen Jacob Johnson, ilk senaryodaki ana karakterdi. Filmin bu ilk taslağında, 30’lu yaşlarına gelen Alice, Freddy tarafından öldürülür. A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors filmindeki Taryn, Joey, ve Kincaid de “Dream Police / Rüya Polisi” olarak geri döner. Senaryoda, Taryn /”Blade Cop”, Joey /”Sound Cop”, ve Kincaid / “Power Cop”tır. Yönetmen Rachel Talalay, ilk senaryoyu hiç beğenmediğini bu yüzden yeniden yazdığını belirtmiştir ve bu versiyon filmi kurtarmıştır.– Rachel Talalay, Nightmare on Elm Street serisindeki tek kadın yönetmendir.
Freddy's Dead The Final Nightmare (1991) Trailer
New Nightmare (1994)
Yönetmen: Wes Craven Senaryo: Wes craven Yapım: 1994, ABD, 112 dakika Oyuncular: Heather Langenkamp, John Saxon, Robert Englund, Miko Hughes, Jeff Davis, Wes Craven Heather bir oyuncudur, mutlu bir evliliği ve Dylan adında küçük bir çocuğu vardır. Evini sıkça arayan bir manyak yüzünden sıkıntılı günler yaşamaktadır ve bu telefon sapığının önceki filminde yer alan katil Freddy olduğunu düşünmektedir. Bu arada Wes Craven, Yeni Kabus serisini yazmak için ilham veren bazı kabuslar görmektedir. Heather oğlunun şizofrenisi ve şehirdeki artan cinayetler nedeniyle daha çok endişe duymaya başlar. Oğlunu kurtarmanın tek yolu Nancy’nin Freddy’i sonsuza kadar yendiği bölümü son bir kez canlandırmaktır. “Nancy’e gücünü sen verdin Heather” (Wes Craven) Freddy her zaman Wes Craven’ın bebeği olmuştur. Yaratıcısının aktif katılımda bulunmadığı, Elm Sokağı devam filmleri, giderek orijinal vizyonundan uzaklaşmıştır ve bizim bildiğimiz ve sevdiğimiz Freddy Krueger altıncı filmde ölmüştür. Yine de, bu muhteşem ve öngörülü filmin kanıtladığı gibi kötülük asla ölmez. Ancak Freddy’i de sadece en zeki şekilde yazılmış bir senaryo kabul edilebilir bir şekilde geri getirebilirdi ve o senaryoyu da sadece Wes Craven yazabilirdi. Eski masallara kulak verirsek o zaman Freddy’nin saf kötülüğün vücut bulmuş hali olduğunu görürüz. Öyküler ancak anlatıldığı sürece kötü güçleri kapalı tutabilirler bu yüzden Freddy öldürüldüğünde ve Kabus serisi sona erdiğinde kötülük de zincirlerinden kurtulur ve gerçek dünyaya ulaşır. Wes Craven’ın ‘Yeni Kabus’ filmi son derece parlak ve zekice yazılmış bir hikayeye ve birden çok katmana sahiptir. Birinci ve üçüncü filmde Nancy karakterini canlandıran Heather Langenkamp, bu filmde kendisini oynuyor. Heather Langenkamp’e John Saxon (Nancy’nin babası), Robert Englund (herkesin bildiği gibi Freddy), Wes Craven’ın kendisi, ve Wes ve New Line Cinema ile 1984 yılında Freddy’e hayat vermek için sette çalışanlar oyuncu olarak eşlik ediyorlar. Hatta Craven, Freddy’i canlandıracak ve eski baş düşmanı Nancy ile yüzyüze getirecek bir senaryo yazıyor. Tek sorun düş dünyasının Heather ve ailesi için gerçeğe dönüşmesi ve senaryonun da ürkütücü bir şekilde gerçek dünyayı yansıtmaya başlamasıdır. Heather Freddy ile ilgili kabuslar görmeye başlar ve oğlu Dylan (Miko Hughes) da kendi kabuslarıyla boğuşmaktadır. Kulağa ne kadar çılgınca gelse de Heather Freddy’nin gerçeğe dönüştüğüne karar verir ve sonuçta hayal dünyasından gerçek dünyaya adım atmasını sağlayacak son kapıdan geçmesini engellemek için Nancy rolünü yeniden kabul etmek zorunda kalacaktır. Wes Craven’ın New Nightmare filmi serinin en iyilerinden birisidir. İlk filmdeki oyuncu ve çekim ekibini kullanma fikri Freddy’nin gerçek dünyaya geçmeye çalışması için çok iyi bir neden oluşturuyor. Langenkamp ise ilk kabus filminde kötü karakteri yenmiş bir oyuncu olarak hem oğlunu hem de akıl sağlığını korumaya çalışırken muhteşem bir performans sergiliyor. Wes Craven ve New Line Cinema’dan Bob Shaye gibi oyuncu olmayanlar da kendi sahnelerini çok etkili bir biçimde canlandırıyorlar. Bizim ekranda Freddy olarak izlediğimiz aktör Rober Englund’ın da gerçek karakterinin Freddy ile tamamen zıt olması filme ayrı bir etkileyicilik katıyor. Orijinal film ve bu heyecan verici yeni Freddy klasiği arasında bazı doğrudan göndermeler ve ürkütücü benzerlikler yer alıyor. Bu durum sadece Freddy fanatizmini güçlendirmiyor aynı zamanda bu filmin sonunu da inanılır ve etkileyici kılıyor. Heather Langenkamp’ın Freddy’i durdurmak için son bir kez daha Nancy karakterine bürünmesi gerekiyor ancak bu kez savaş rahatsız edici şekilde daha gerçekçi oluyor. Wes Craven’ın New Nightmare filmi kendisini sinemadan ziyade gerçek hayat olarak sunuyor bu yüzden benim için şimdiye kadar gördüğüm en yenilikçi korku devam filmidir. Bazı Freddy hayranları bu filmi dikkate almaz ancak benim gibi olan diğer fanlar ise bu filme bayılır. Bazı insanlar için Freddy, sonraki Elm sokağı filmlerinde yer alan hazır cevap, esprili ve zirvede bir katildir ve bu kitle Freddy’nin bu tür hareketlerini mümkün olduğunca çok tekrarlamasını ister. Bana göre gerçek Freddy bu değildir, A Nightmare on Elm Street filminin orijinal gücü sizi rüyalarınızda öldüren ve bu süreçte seyirciyi de kalpten öldüren akıl almaz bir düşmandan gelmektedir. O gerçekten kötüydü, kan ve korku ile intikamını almak istiyordu ve bunu büyük bir gösteriye çevirmeye ihtiyacı yoktu. Bu filmde Heather’a musallat olan işte bu Freddy’dir. Cesetler, diyalog ve kamera önüne çıkma konusunda bu karanlık film daha az Freddy’li, ancak bu şekilde Freddy daha korkutucu ve etkili oluyor. Wes Craven’ın New Nightmare filmi gerçek ve gerçek olmayan arasındaki sınırı gerçekten eğip büküyor ve belirli bir düzeyde gerilimle birlikte daha önceki Elm Sokağı devam filmlerinin rüyasında bile göremeyeceği türden bir kötülük sunuyor. DVD’sinde Wes Craven’ın yorumunu içeren ekstra bir bölüm var. Okuyucuya filmle ilgili kıyıda köşede kalmış bilgilerle birlikte cani bir karakter olarak Freddy’nin gerçek özünü ele alıyor ve insan doğası ile toplumdaki kötülük imgesinin filozofik bir değerlendirmesini yapıyor. Craven’ın sansürlerle birlikte geçen ızdıraplı kariyerine yaptığı göndermeler nedeniyle aslında ben bu filmi aynı zamanda korku filmlerinin bir savunması olarak görüyorum. Korku hikayelerinin varlığı sayesinde kötülük fantezi dünyasında kapalı kalır ve bazı insanları çok memnun edecek biçimde korku filmlerinin ortadan kaldırılması cinin lambadan çıkmasını ve insanların kalbindeki kötülüğün serbestçe hüküm sürmesini sağlar. Wes Craven’nın New Nightmare filmi bunu önemli bir şekilde ortaya koymaktadır. AKLINIZIN BİR KÖŞESİNDE KALSIN;– Filmdeki deprem sahnelerinin hepsi Los Angeles’taki 1994 depreminden 1 ay önce çekilmiştir. Film çekiminin bitiminden 2 hafta önce gerçek deprem meydana gelmiştir. Ardından şehirde gerçek depremden zarar gören yerlerin çekilmesi için bir ekip gönderilmiştir. Gerçek depremden önce çekilen deprem sahnelerinin biraz abartılı olduğunu düşünen oyuncu ve set ekibi gerçek depremin verdiği hasarı gördüğünde oldukça korkmuştur.– Bu filmde Freddy’nin kullandığı “biyo mühendislik” ürünü el/eldiven (önceki filmlerin aksine) A Nightmare on Elm Street filminin video kaset kapakları ve film posterinde yer alan çizimden üretilmiştir. – Wes Craven’nın kızı Jessica Craven hemşire rolünde yer almıştır. – Heather kendisine geçiş izni sorulduğunda “Sikerim geçiş iznini” diye yanıt verir. Bu cümle doğrudan A Nightmare on Elm Street filminden alınmıştır. – Hemşire rolündeki Lin Shaye, A Nightmare on Elm Street filminde öğretmen rolünü oynamıştır. – Filmin sonlarına doğru Heather Langenkamp ve John Saxon’ın giydiği kıyafetler A Nightmare on Elm Street filmindeki kıyafetlerin aynısıdır. – Park sahnesinde kullanılan büyük roket babası satın aldıktan sonra aktör Miko Hughe’un arka bahçesine konmuştur. – New Nightmare filmini yapmadan önce, Wes Craven tüm Elm Street filmlerini izlemiştir ve bitirdiğinde öykünün gidişatını hiç takip edemediğini belirtmiştir. – Yönetmen Wes Craven cenaze sahnesinde Johnny Depp’e filmde kendisini oynayıp oynamayacağını sormak istemiştir ancak hiçbir zaman bunu soracak cesareti toplayamamıştır. Fakat film gösterime girdikten sonra karşılaşmışlar ve Craven da Depp’e kendisine sormuş olsaydı filmde görünmeyi kabul eder miydi diye sormuştur. Depp de yönetmene sormuş olsaydı kabul edeceğini söylemiştir. – Kocasıyla ilgili haberi Heather’a vermeye gelen polislerin çaldığı kapı zilinin melodisi NBC’ye aittir. – Filmde Heather Langekamp biri tarafından takip edilmektedir ve gerçek hayatta da takipçi bir sapığı olmuştur. Wes Craven bu olayı hikayeye katmak için Heather’ın iznini almıştır. – İlk filmde John Saxon’ın masasının üzerinde duran Heather Langenkamp resmi bu filmde Wes Craven’nın evindeki bir rafta da görülmektedir. – Robert Englun’ın bir Freddy kabusunda sıkıştığı bir sahne vardı. Burada Robert bir örümcek ağına yakalanmıştı ve yeni “ŞEYTAN” Freddy de dev bir örümcekti. Bu sahneden vazgeçilmiştir çünkü filmin genel havasına uymadığına karar verilmiştir. – Andy Mangels’in “The Nightmare Never Ends” isimli kitabı Bob Shaye’nin masasının üzerinde görülmektedir.
New Nightmare (1994) Trailer
Freddy vs. Jason (2003)
Yönetmen: Ronny Yu Senaryo: Damian Shannon, Mark Swift Yapım: 2003 ABD Süre: 97 Dakika Oyuncular:Robert Englund, Ken Kirzinger, Monica Keena, Jason Ritter, Kelly Rowland, Chris Marquette, Brendan Fletcher Teen-slasher türünün iki efsanevi sapığı “Elm Sokağı” serisinin kâbusu Freddy Kruger ve “13. Cuma” serisinin sapık katili Jason’ı aynı filmde buluşturan “Freddy Jason’a Karşı” ikilinin önce işbirliği yaptığı sonra düşman kesildiği bir film. Elm Sokağı ahalisinin Freddy’nin olası kurbanlarını uyuşturarak rüya görmelerine engel olmalarını sağlamaları üzerine eli kolu bağlanan Freddy, oldukça kolay yönlendirilebilir bir katil olduğunu bildiği Jason’ı dirilterek yeni bir strateji geliştirmeye karar verir. Jason sayesinde Elm Sokağı’na yeniden dehşet gelmiştir. Ancak Jason’ın ününün kendi ününün önüne geçtiğini gören Freddy bir zaman sonra artık Jason’ın cinayetlerine bir dur deme zamanının geldiğini fark eder ve Elm Sokağı, korku literatürünün en ilginç düellolarından birine sahne olur. Seksenlerin gözde slasher serilerinden “Elm Sokağı’nda Kabus” ve “13. Cuma”da ortak olarak görebileceğimiz nokta, bu filmlerde başrolün kurbanlara değil de katile ait olması. Başka bir deyişle izleyicinin katili merak etmesi gerekmeyen, zaten katilin cazibesiyle tav olduğu filmler sözkonusu. Tür konusunda ciddi bir kaymayla, bu iki katili tek bir filmde biraraya getirmekse gerçekten iyi bir fikir. Üstelik partner değil, rakip olarak.“Freddy vs. Jason” bir proje olarak gündeme geldiğinden beri korku filmi meraklılarının zihnini meşgul ediyordu. Merak edilen filmin niteliğinden çok, mevzubahis karşılaşmanın ne gibi anlara sahne olacağıydı. Açıkçası bu filmi değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken de böylesi fikirleri üretmekte ne kadar başarılı olduğu. Daha ziyade her iki serinin hayranlarına hitaben çekilmiş, bu “meraklısına” film, kendisine yönelik ilgiyi karşılıksız bırakmayacak kadar ilginç. Öncelikle Freddy ve Jason’ın nasıl karşı karşıya geldiklerini, yani filmin hikayesini özetleyelim. Aslında bu noktaya geldiğimizde “Freddy vs. Jason”ı tam anlamıyla bir devam filmi olarak görmek mümkün değil. Film, kaynak aldığı serilerin çeşitli filmlerinden enformasyonları kullansa bile, son filmlerde gelinen noktadan devam etmek gibi bir gayesi yok. Neyse… Freddy Krueger (Robert Englund) son öldürülüşünden sonra cehennemde hapis kalmıştır. Elm Sokağı sakinleri bütün kayıtlardan Freddy’nin adını temizlemiş, böylece yeni kuşak gençlerin rüyalarına girmesini engellemişlerdir. Ne de olsa kimse ondan bahsetmediği sürece, Freddy’nin de gençlerin rüyalarına girme imkanı yoktur. Bunun üzerine Freddy şeytani bir plan yapar. Kendisiyle aynı mekana takılıp kalmış bir diğer anti-kahramanın, Jason’ın rüyalarına girmeye karar verir. Rüyasında Jason’ın karşısına annesi Pamela kılığında çıkan Freddy, hokey maskeli caninin dirilmesini ve Elm Sokağı’na yönelmesini sağlar. Jason annesi sandığı Freddy’nin öğüdünü tutar ve Elm Sokağı’ndaki gençleri öldürmeye başlar.Olaylar tam Freddy’nin planladığı gibi gelişir.Gençler bilinmeyen bir katil tarafından teker teker öldürülmeye başlanınca, yetkililerin şüpheleri de Freddy’ye yönelir.Böylece söylenti kulaktan kulağa yayılır ve Freddy Krueger yeniden Elm Sokağı’nde bir şehir efsanesine dönüşür.Dolayısıyla gençlerin rüyalarına girmesi için gerekli kapı da açılmış olur.Ancak ufak bir pürüz vardır.Freddy sadece maşa olarak kullandığı Jason’ı durduramaz.Böylece iki katil,gençleri kimin öldüreceğine dair bir kavgaya tutuşurlar.Gençlerse denize düşen yılana sarılır mantığıyla, hangi katilin daha tehlikeli olduğunu düşünmeye başlarlar.Verecekleri karara göre bir tanesine arka çıkacak ve diğeri tarafından öldürülmesine yardımcı olacaklardır.Açıkçası ‘Freddy vs Jason’ projesi son derece yerinde bir espriden yola çıkılarak geliştirilmiş. Bu tarz bir korku filminin seriye dönüşmesi, başta da söylediğim gibi daha ziyade katile bağlıdır. Serinin her filminde öldürülen gençler değişirler ama aynı kalan, dolayısıyla seyirciyi salona çeken katildir. Karşımızdaki film de korku filmlerinin cani kahramanlarına duyduğumuz ilgi ve sevginin üzerine giden bir yapım. Filmde kurban konumundaki gençlerin bile söz konusu müsabakada bir taraf tutmak zorunda kalmaları bu duruma işaret ediyor.Ancak düşülecek en büyük hata, ‘Freddy vs Jason’ ı bir korku filmi olarak değerlendirmek olur. Ronny Yu, tıpkı ‘Bride of Chucky’ de yaptığı gibi, katillerin ekran performanslarını ve karizmalarını didikleyerek, söz konusu eğlenen, hatta gülen izleyicilerin tepkilerine oynuyor. Başka bir deyişle, korku filmlerini komik ve eğlenceli bulma eğilimini meşrulaştırıyor. Dolayısıyla film, markalaşmış kahramanlara sahip korku filmlerinin içlerinde barındırdıkları mizah duygusunu yüzeye çıkarırken, bir bakıma türün de parodisi olmaya çalışıyor. Bu bağlamda ‘Çığlık’ ta ki gibi klişeler deşifre edilmeseler bile, filme bilinçli olarak yerleştirildikleri hissediliyor.Diğer yandan “Freddy vs. Jason”a yerleştirilen klişeler kimin öleceği, kimin kalacağı veya katilin nasıl bir yöntem izleyeceğiyle ilgili değil. Daha ziyade türün “olmazsa olmaz”ı birtakım unsurlarının ve görsel imgelerinin peşinden koşuluyor. Örneğin filmin açılış bölümüne gayet serbest şekilde yerleştirilmiş çıplaklık (korku filmlerinde çoğu izleyicinin beklentileri arasında çıplaklık görmek de vardır, kimse inkar etmesin) gibi. Cinayet sahnelerindeki aşırı abartılmış şiddet ve akıllara zarar fikirler de (üzerinde yattığı katlanır somya aniden kapatılan birisine sizce ne olur?) benzer bir mantığa dayanıyorlar. Dolayısıyla ne duş sahnesi eksik kalıyor, ne sevişen gençler, ne de parçalanan vücutlar… Daha ziyade ’80’lerin korku filmlerinde kalmış yoğun uyuşturucu kullanımı da yerli yerinde. Hatta Kevin Smith filmlerinden fırlamış gibi bir karakter sayesinde, epey komik anlara da neden oluyor.“Freddy vs. Jason”ın en eğlenceli anlarıysa kuşkusuz müsabıkların kavgaya tutuştukları bölümler. Jason adet olduğu üzere ağzını açmazken, Freddy tam da beklediğimiz gibi durmadan konuşuyor ve espri üzerine espri patlatıyor. Hatta bir ara Jason’a “Sen ölmezmisin be?” diye sorduğunda biz izleyiciler de koltuktan düşmenin ucundan dönüyoruz. Gerçekten de ölmek bilmez bu iki karakterin kavgaları esnasında, sahip oldukları insanüstü güçler öne çıkıyorlar.Ancak yer yer Uzakdoğu dövüş filmlerinden fırlamış gibi koreografiler de devreye giriyorlar. Ronny Yu bu sahnelerde Hong Kong döneminden gelen alışkanlıklarını bambaşka bir türe ve eğilime yediriyor.Her şeye rağmen Yu’nun yönetmenlik açısından pek üst düzeyde bir iş sergilediğini söyleyemeyiz. Fakat bu projeyi ayakta tutmak için gerekli olan şeyi fazlasıyla başarıyor. Karakterlerini ödünç aldığı filmlerle veya mevzubahis filmlerle dalga geçmeden komik olmayı beceriyor. Böylesi bir filmde bazı sınırlar kolaylıkla aşılabilecek ve kontrol elden kaçabilecekken, Yu dengeli davranmayı, bazı şeyleri kararında bırakmayı beceriyor. Komik olan perdede gördüğümüz şeylerin saçmalığı veya filmin kötülüğü değil, bazı fikirler ve onların değerlendirilişi oluyor.Son olarak başta yaptığımız bir uyarıyı yineleyelim; “Freddy vs. Jason” korkudan çok komediye yeltenen bir film. Bu durum filmin potansiyel izleyici kitlesini serinin hayranlarıyla kısıtlıyor gibi gözükse de kazın ayağı öyle değil. Başta ABD olmak üzere, film gösterime girdiği hemen her ülkede seyirciden yoğun ilgi gördü. Bu da pek şaşırtıcı değil, zira söz konusu serilerin hayranı olmasalar bile bu filmde neyin komik olduğunu anlayacak kadar türe hakim olan seyircilerin sayısı az değil. Eleştirmenlerin filme yaklaşımıysa genellikle pek olumlu değil Ancak yine Ronny Yu’nun elinden çıkma “Bride of Chucky”nin de başta pek beğenilmediğini, daha sonraysa kısa zamanda bir kült filme dönüştüğünü hatırlatalım. Şaşırtıcı olmayacak şekilde “Freddy vs. Jason” da benzer şekilde karşılanabilecek bir film. Kaldı ki, bu büyük karşılaşmanın (sinema tarihinde bir diğer benzerine olsa olsa “King Kong vs. Godzilla”da rastlamışızdır) nasıl sonuçlanacağına yönelik merak bile filmi izlemeniz için yeterli.
Freddy vs. Jason (2003) Trailer
A Nightmare on Elm Street (2010)
Yönetmen: Samuel Bayer Senaryo: Wesley Strick, Eric Heisserer Tür: Slasher Yapım: 2010, ABD Süre: 95 Dakika Oyuncular: Jackie Earle Haley, Rooney Mara, Kyle Gallner, Thomas Dekker, Kellan Lutz, Katie Cassidy, Connie Britton -Oh God! -No, just me!.. 2003 yılında Michael Bay önderliğindeki Platinum Dunes şirketi remake anlayışına yenilikler katmak adına yola çıkarak Teksas Katliamı’nı yeniden çekti. Şaşırtıcı bir biçimde iyi bir iş çıkardılar ve film gişede büyük bir başarı elde etti. Daha sonra klasik korku filmlerini düzenli bir biçimde yeniden çekmeye başladılar ve 2009 Şubat ayında 13. Cuma’nın remake’ini çekene kadar her şey iyi gitmekteydi. Ancak 13.Cuma beni hakikaten hayal kırıklığına uğrattı. Gerçekten filme karşı büyük bir antipati hissettim ve ömrünü korku filmi izleyerek geçirmiş biri olarak sanırım buna hakkım var. Elm Sokağında Kabusu yeniden çektiklerini duyduğumda korktum. Filmle ilgili yapılan yorumları gördüğümde ise korkum iki kat arttı. Çünkü Freddy, benim en favori korkutucu adamlarımdan biri ne de olsa. Ancak filmi izledikten sonra şunu gördüm ki, bu yapım 13. Cuma’dan daha fazla Teksas Katliamı’na benzemiş. Yani bir nebzede olsa rahatladığımı söyleyebilirim. Bir psikolog ile birlikte çocukluk günlerine dönen Dean Russell korkutucu kabuslar görmeye başlar. Bu kabuslar o kadar kötüdür ki, Dean artık uyumaktan korkmaya başlamıştır. Springwood Restoranı’nda Dean’le ilgili bir olaya şahitlik yapan arkadaşları Kris, Jesse, Quentin ve Nancy daha sonra arkadaşları ile aynı kabusu paylaştıklarını fark ederler. Kırmızı / yeşil çizgili bir kazak giyen ve parmakları yerine bıçaklar olan, yanmış bir adamı içeren rüyalardır bunlar.. Rüya görmeye başladıklarında, bu adam tarafından saldırıya uğrayan gençler, kısa bir süre sonra kendi gizli geçmişleriyle ve rüyalarında ölürlerse gerçekten ölecekleri gerçeğiyle yüz yüze gelirler. Peki gençler için bu kabustan bir çıkış yolu var mıdır?..Samuel Bayer’in yeniden yapımı oldukça güzel açılış yazıları ile başlıyor. Yönetmen, tebeşirle yazılmış çocuk yazılarının üzerine resmi tanıtımları koyarak ne yapacağını daha baştan kestirmeye çalışmamızı istiyor. Rüya dünyasındaki ilk sahne, karakterlerin ve filmin esas canisinin tanıtımı olarak iyi işlenmiş. Freddy iş başındadır ve alışılagelmişin aksine espri anlayışı olmayan hastalıklı bir tiptir. Oyuncu seçimi iyi, ancak grubun daha çekici üyelerinin arka arkaya hızlı bir şekilde neden öldürüldüğünü ve filmin toplam süresinin çoğunda yönetmenin bizi iki karakterle niçin baş başa bıraktığını anlayamıyorum. Freddy’ye verdikleri arka plan hikayesini beğendim. Ancak bu eylemleri nasıl yapabildiğini açıklamamalarını ve Freddy’nin bir çocuk tacizcisi olduğu yönünde elle tutulur kanıtlar bulunmasına rağmen, gençlerin film boyunca bilmiyormuşçasına bundan şüphelendirilmelerini sevmedim. Yani Quentin, Nancy’nin çocukken tacize uğradığını keşfetmesiyle ilgili fotoğraflı kanıt bulduğunda, bu sahneden yaklaşık 40 dakika önce, 5 yaşındaki Kris’in annesinin, kızının arkasındaki pençe izlerini bulduğu sahne sayesinde Freddy’nin çocuk tacizcisi olduğunu öğrendiğimiz için, potansiyel olarak şok edici bir olay böylece etkisizleştirilmiş.Kötü montaj ve senaryo tercihlerini bir tarafa bırakırsak, bilgisayar efektleriyle üretilmiş görüntüler ekrana geldiğinde film anlık olarak çok bozuluyor. Ünlü duvarı germe-genişletme sahnesi çok çok kötü. En azından sahneyi dalga efektiyle bitirmelerini beklerdim. Bunun yanında basit efektler, özellikle de boğaz kesmeler çok iyi. Ayrıca dünyalar ve lokasyonlar arasındaki renk tonlandırmalarını, görsel tarzı ve geçişleri çok beğendim. Film ile ilgili asıl hoşuma giden sanırım yönetmenin tarzı oldu. İleride adından sıkça bahsedilebilecek bir yönetmen ve gelecekte yapacağı işleri merakla beklemekteyim. Sonuç olarak bizim gibi çocukluğunu Robert Englund’lu Freddy Krueger ile geçiren 80’ler gençliği için çok şey ifade edemeyecek olan film, yeni nesil korku izleyicisini ziyadesiyle memnun edebilir.
A Nightmare on Elm Street (2010) Trailer
......